Güney Amerika 12-25.08.2011

Sao Paulo

12 Ağustos, ilk defa motosiklet kiralayarak tura çıktığım için uçaktan elimizde kasklarla iniyoruz Brezilya’ya. Yeni uyku düzenine alışmak için iki gün kalacağımız Sao Paulo, Arjantin-Şili-Bolivya motosiklet turunun ilk durağı.














19 milyon nüfuslu Sao Paulo Güney Amerika’nın en büyük şehri ve 70 farklı etnik grup yaşıyor. Bu farklılığa latin kültürü de eklenince hayat çok renkli ama suç oranı da bir o kadar yüksek.











Sao Paulo sokaklarında ilk göze çarpanlar graffitiler, sokak barları ve sex shoplar, çok sayıda evsiz ve gecekondu.


Akşam yemeği 180 yaşında incir ağacının altındaki Figueira’da. Et, şarap ve kahve nefis.
Salta
Pazartesi sabahı nihayet motorlarımıza kavuşuyoruz. And Dağlarının eteklerinde olan Salta’dan tura başlıyoruz.














Geçtiğimiz az sayıdaki köylerde yaşayan insan sayısı da çok az ve restoran olmadığı için öğle yemeğini Santa Rosa de Tastil’de bir duvarın üzerinde yiyoruz.
Bir sonraki mola 4.080 m. yüksekliğindeki Abra Blanca geçidinde.
La Polvorilla
Arjantin-Şili tren yolunun en yüksek viyadüğü olan La Polvorilla 4.200 m. yüksekliğinde. Motorum seyir halinde oksijen azlığından bir kaç kez stop ediyor.
Viyadükteki lama bütün ekibin sevgilisi oluyor.


















San Antonio de Los Cobres
ilk gecemizi San Antonio de Los Cobres’de geçiriyoruz. Akşam yemeğindeki lama eti sert ama lezzetli. Gece yüksek irtifadan dolayı rahatsızlanan Sinan’a hastanede oksijen veriliyor.16 Ağustos sabahı Şili’ye doğru yola çıkmak üzere motorlara bindiğimizde hava sıcaklığı 2 ºC, şiddetli rüzgar yüzünden hissedilen sıcaklık sıfırın altında. 4.500 m. irtifadan sonra -5 ºC’ye düşüyor, hissedilen sıcaklık kaç bilmiyorum ama soğuktan uyuşan parmaklarımı hissetmemeye başlıyorum. Yolumuz üzerinde hiç yerleşim bölgesi yok, bir kaç harabe bina görüyoruz gün boyunca. Tek gördüğümüz canlı bir grup lama. Bu irtifadan sonra iri kaktüslerden oluşan bitki örtüsü neredeyse tamamen yok oluyor, kum ve tuz çölleri başlıyor.

Defalarca yakalandığımız kum fırtınasına önümden giden motorların çıkardığı toz bulutu da eklenince görüş sıfıra iniyor zaman zaman, bir kaç kez yoldan çıkmaktan son anda kurtuluyorum.

Şili sınırına vardığımızda sınırın diğer tarafında şiddetli rüzgarın yola savurduğu kar yüzünden yol tek şeride düştüğü için sınırın kapalı olduğunu, yarın sabah açılacagını öğreniyoruz. 120 km. geri dönerek bir otel bulabiliyoruz ancak, yarın daha uzun ve soğuk bir gün bekliyor bizi.
Dün geçemediğimiz sınıra gitmek üzere sabah 7’de motora bindiğimizde hava zifiri karanlık, -12 ºC olan sıcaklık yolda -19’a kadar düşüyor. Her 10 km.lik hız artışında hissedilen sıcaklığın 1 derece azaldığını düşünecek olursak, üzerimizde hissettiğimiz soğukluk -30 Cº. 40 km.de bir ısınmak için duruyoruz. Göz alabildiğine buz kesmiş olan tuz çöllerindeki tek ısı kaynağı olan motorlarımızın egzoslarında ellerimizi ısıtmaya çalışıyoruz. Vücudumdaki tek açıkta yer olan gözbebeklerim acıyor, gözlerim kapalı gitmeyi bile düşünüyorum. Bir gözüm ufukta bizi ısıtacak olan güneşin doğusunu sabırsizlıkla bekliyorum.
Paso Jama
Sonuncu moladan sonra güneş doğuyor ama nafile. Sınırı geçecegimiz Paso Jama’ya vardıgımızda güneş yükselmiş olsa da hava sıcaklığı -15.5 ºC. Kafamızda kasklarla ısınmak için zıplayarak girdiğimiz gümrük binasındaki insanlarin bakışlarımı daha komikti biz mi bilmiyorum. Ancak yarım saat sonra ayak parmaklarımı oynatmayı başarabiliyorum.
Şili
Şili’ye geçtikten sonra ilk mola hala sıcak dumanlar cıkaran volkanik bir gölde. Gölün içindeki deliklerden sıcak su çıkıyor.






San Pedro de Atacama

Sınırın kapanmasına neden olan metrelerce yükseklikteki kar yığınlarını iş makinaları temizlemeye çalısıyor hala. San Pedro de Atacama’ya vardığımızda sıcaklık 20 Cº, sabah ile öğlen arasındaki sıcaklık farkı 39 Cº. Aynı gün içinde yüzümde hem soğuktan, hem de sıcaktan yanıklar oluşuyor.
Atacama Çölü

Dünyadaki en kurak yerlerden biri olan Atacama çölünde rehberimiz Mathias kuma saplanıp düşüyor, ekibin ilk kazasında hasar yok.
Yaklaşık 12 saat motor kullandıktan sonra geceyi geçireceğimiz Calamata’ya varıyoruz. Bugün bütün ekip çok iyi performans gösterdi. Çok yorulduk ama sınırın kapalı olmasından dolayı kaybettiğimiz zamanı telafi edip programımızı yakalıyoruz.
Calamata

Siesta yüzünden 12-17 saatleri arasında kapalı olan Bolivya sınırına yetişebilmek için sabah 6.30’da motor üstündeyiz. Hava yine karanlık, sıcaklık -7 Cº. Sabahın köründe, karanlıkta ve soğukta yola çıkıp doğan güneşte uzayıp giden gölgelerimizi izlemek tur geleneği haline gelmeye başladı.
Şili’de trafik inanılmaz düzenli ve güvenli. Bütün araçlar yol boş olsa da kavşaklarda durduktan sonra geçiyorlar. Uçsuz bucaksız çölün ortasında bile rehberimiz Mathias’ın kavşakta durmasının nedeninin Alman olmasından kaynaklandığını düşünüyorum.
5.291 m. yüksekliğindeki hala aktif olan Ollagüe yanardağının eteklerindeki tuz gölü de ayni adı taşıyor.
Bolivar’ın ülkesi anlamına gelen Bolivya adını Simon Bolivar’dan almış. Dünyada yolları en kötü ülkelerden biri, bir kaç tane asfalt yol var bütün ülkede. Gördüğümüz çok sayıda off road yapan jeeplerden birinin yanımızdan geçerken fırlattığı dolu bira kutusu arkamdan gelen Orhan’ı ıskalayarak Sarper’in önüne düşüyor.
Bolivya

Şili’den sorunsuz ve çabuk çıksak da Bolivya tarafındaki bir saatten fazla süren işlemler şekerleme için iyi bir fırsat.






Tipik Bolivya köyü Pueblolardan birinde kahve molası veriyoruz. Tur boyunca sandviç yediğimiz öğle yemeklerimiz ve kahve molaları çölde durabildiğimiz herhangi bir yerde.

Bugün geçtigimiz yollar tuz, kum, mıcır, stabilize, çamur, sarı toprak, kırmızı toprak, bozuk asfalt, asfalt. Yerleşim bölgelerindeki asfalt taklidi yapan bölümleri saymazsak 400 km.lik bugünkü etabın 300 km.si off road, yine 12 saate yakın motor kullanıyoruz. Bu gece Uyuni’deyiz.
Uyuni
19 Ağustos turun en özel günü, 120 km. tuz gölünde motor kullanacağız. Önceki günler çok yorulduğumuz için bugün hareket saat 10’da ama saat 6’da bütün ekip ayakta. Yola çıkmadan önce Uyuni’yi gezecek kadar zamanımız var.


Köyün hemen dışındaki tren mezarlığında yarım saat dolaştıktan sonra Uyuni Tuz Gölüne doğru yola devam.
















Uyuni Tuz Gölü

Kar gibi görünen tuz üzerinde gitmek ilk başta tedirgin etse de çok kısa sürede alışıyoruz. Koyu mavi gökyüzünden başka renk olmayan 100 km. uzunluğundaki bembeyaz tuz gölünün üzerinde motor kullanmak inanılmaz keyifli, sadece bugün için bile geldiğimize değdi.
Isla Del Pescado

Tuz gölünün ortasındaki volkanik kaktüs adası Isla del Pescado kesinlikle bu dünyaya ait degilmiş gibi görünüyor. Kaktüslerin her sene 1 cm uzadığını düşünecek olursak, 12 m. uzunluğunda 1.200 yaşında kaktüs olması şaşırtıcı.
Tuz gölünde kalacağımız otelimiz tamamen tuzdan yapılmış. Tuz bloklarıyla inşa edilen otelimizin zemini de tuz.
Uyuni Tuz Gölü video

Bu sabah ilk defa motorlara bindiğimizde hava sıcaklığı sıfırın üzerinde 2
ºC. 200 km.lik yer yer kum olan çöl geçişi turun en kısa parkuru olsa da en zoru. Etabın zorluğunu bilen Sinan bize eşlik eden araca binip motorunu da arkadaki yedek motorun olduğu çekiciye yüklüyor.
Yolda patlayan lastiğini şişirdiğimiz Bolivyalı gencin ağzında çiğnenmekten simsiyah olmuş coca yaprağı ve cebinde içki şişesi var.
Lastiği patlayan Orhan’a daha sonra ben ve Sarper de ekleniyoruz.
Hepimiz kuma saplanıp düşüyoruz, BMW Rider Academy eski eğitmeni Sarper dahil. ilk iki düşüşümde bir şey olmuyor ama üçüncüsünde motorun altında kalan sağ ayak bileğimi burkuyorum. Ozan’ın sol bacağı daha kötü, vites değiştirmekte zorlandığını söylüyor.
Bolivya çöl video link


Atocha Kanyonundaki öğle yemeğinde yemek masası olarak arkamızdan gelen aracın arka kapağını kullanıyoruz yine. Yanından geçtigimiz Cerro ChorolQue Dağı 5.520 m. yüksekliğinde.

Bolivya dağ video link
www.youtube.com/watch?v=VSNylrAf7Yo
Tupiza


Tupiza’da Fem’le gittiğimiz Pazar ayininde kilisedekilerin söylediği ispanyolca şarkılara rahip solistlik yapıyor.

Günün ilk molası Bolivya sınırında, pazardaki seyyar lokantada bir yandan yemek pişirilip yenirken bir yandan da bulaşık yıkanıyor.
Arjantin

Bolivya sınırından rüşvet vererek hızlı geçsek de bir saatten fazla beklediğimiz Arjantin tarafında motorun üzerinde uyuyakalmışım.















La Quiaca
La Quiaca’daki öğle yemeğinden sonra yola devam.
Humahuaca
Quebrada de Humahuaca Vadisine girdiğimizde 16 ºC olan hava sıcaklığının dakikalar içerisinde -2’ düştüğünü göstergedeki termometreden hayretle izliyorum, ısınmak için durduğumuz Humahuaca’da Mathias vadiyi çevreleyen yüksek dağların soğuk havayı hapsetmesinden kaynaklanan çok nadir bir olay olduğunu söylüyor.

TilcaraTur boyunca ilk defa Tilcara’da kaldığımız otel odası sıcak, polar giymeden uyuyabileceğim.

22 Ağustos sabahı turun baslangıç yeri olan Salta’ya doğru son kez motorlara biniyoruz. Tilcara’daki inka kalıntılarını gezerken sevmeye çalıştığı lama Orhan’ın yüzüne tükürüyor.

Bolivya tünel video link
www.youtube.com/watch?v=EjxAjTJd1cA
Salta
Salta’da motorlarımızı teslim edip sürekli coca yaprağı çigneyip ispanyolca konuşan Alman rehberimiz Mathias ile vedalaşıyoruz.
iki gün kalacağımız Salta günlerce çölde kaldıktan sonra cennet gibi, teleferik ile çıkılan tepe bütün şehire hakim.
Arkeoloji müzesinde sergilenen 6.739 m. yüksekliğindeki Llullaillaco Volkanının tepesinde bulunan 500 yıllık 15 yaşındaki donmuş inkalı kız 1999’da bulunmuş.






































24 Ağustos sabah 6.30’daki dönüş uçağımıza binmek üzere havaalanına gittiğimizde iptal edilen uçuşun 9.20’ye alındığını öğrenip otele geri dönüyoruz. iki ülke değiştirerek yaptığımız 3 uçak yolculuğuyla ertesi akşam istanbul’dayız. Bir turu daha kazasız, hastalanmadan, zehirlenmeden tamamlamayıp eve dönüyoruz.

Güney Amerika motosiklet turu video link

1 yorum:

yakdak dedi ki...

Kardeşim benim, biliyorsun çok kıskandım gelemedim diye ama maceraların en süperini yaşamışsın. Fotoğrafların ve videoların gibi anlatımın da şahane. Bravo diyorum.