Kızıldeniz 22-31.10.2010

Antakya
iki senedir yapamadığımız Kızıldeniz turu için 23 Ekim sabahı Antakya'dan yola çıkıyoruz."Bahşiş" vermemize rağmen Suriye sınırından geçişimiz uzun sürüyor. Halep'teki eski bir konsolosluk binası olan otelimizi bulmak da kolay olmuyor. Özellikle çarşi çok renkli...
















































Palmyra
Pazar sabahı Hama, Humus üzerinden Palmyra’ya geldiğimizde bütün pasaportları Halep’teki otelin resepsiyonunda unuttuğumuzu fark ediyoruz. Humus’ta parasını ödediğimiz otelde kalmaktan vazgeçip, pasaportlarımızı gönderecekleri Şam’a doğru yola çıkıyoruz.









Bütün gün yemek bile yemeden çölde motor kullanmamıza rağmen hava kararmadan Şam’a varamıyoruz. Karanlıkta tek farı yanan, farı hiç yanmayan, ters yönden gelen her türlü kara taşıtına, her yerden çıkan bisiklet, mobilet ve insana bozuk yolda eklenince zorlu bir gece yolculuğu oluyor.

Her şeye rağmen Palmyra ve çölde gün batımında motor kullanmak çok güzeldi.
Palmyra yol

Şam
Şam’daki ikinci otelimiz Hristiyan mahallesinde restore edilmiş eski bir konak.

Şehir sürekli yerleşim olan dünyadaki en eski yer. Omayad Camisi ülkenin en büyüğü. Eski şehirde hayat eskisinden çok farklı değil. Herkes çok cana yakın, yemekler nefis. Akşam bütün şehir yasemin kokuyor.














Bugün hiç motor kullanmadık, pasaportlarımız geldi, yarın yola devam.
Amman-Madaba
Şam’dan çıkmayı başarıp sınırı geçerek Ürdün’e giriyoruz. Ürdün’de halkın motosiklet (125 cc üzeri) kullanması yasak, kraliyet muhafızları, polisler ve tabi ki bizim gibi turistler kullanabiliyor.
Amman’da yaşayan çocukluk arkadaşım Levent şehrin girisinde bizi karşılayıp yemek yedirdikten sonra eskortluk yaparak şehirden çıkmamızı sağlıyor.
Amman büyük ve modern bir şehir ama görülecek pek bir şey olmadığından geceyi Roma dönemi mozaikleriyle ünlü küçük bir kasaba olan Madaba’da geçiriyoruz.




Ölüdeniz

Deniz seviyesinin 408 metre aşağısındaki Ölüdeniz yeryüzündeki en derin nokta ve su seviyesi her geçen gün biraz daha azalıyor. Batamadığım bir suda yüzmek ve çamur banyosu ilginç.

Ölüdeniz'in karşı tarafı israil olduğu için askeri kontrol noktalarından geçiyoruz, Kızıldeniz’e giden yol da sınıra paralel. 180 km.’ye varan hızla giderken ufukta kaybolup giden dümdüz çöl yolları altımızdan akıyor sanki.
Kızıldeniz yol


Akabe
Akabe’de rezervasyon yaptırdığımız şehir içinde, deniz kenarındaki otel, 15 km dışarda, tepenin üzerinde çıkıyor. Ürdün’de adres olmadığı için oteli bulmamız 1.5 saat sürüyor.
Çok kısa bir sahil şeridinde Arabistan, Ürdün, israil, Mısır yan yana sıralanıyor. Sualtı çok güzel…


Petra
28 Ekim Perşembe, dönüş yolundaki ilk durak Petra.
Rehberimiz Abdullah Petra’nın her köşesini gezdiriyor. Toplamda 16 km.lik turun gidiş bölümünün bir kısmını atla, bir kısmını eşekle gitsek de dönüş yolunu yürüyoruz.




























































Vadinin en sonundaki Monastery’e vardığımızda güneş batmak üzere.






Hava karardıktan iki saat sonra girişe ulaşabiliyoruz, Petra’da bizden başka turist kalmıyor. “candle night” için yanan mumlar yolumuzu aydınlatıyor.
Bugün öğle yemeği olarak bir paket bisküviyi paylaşıyoruz. Petra gerçekten müthiş
Jerash
Cuma sabah Petra’dan yola çıkıp, çölü geçerek Amman üzerinden geldiğimiz Jerash, bugüne kadar gördüğüm en büyük ve iyi durumdaki Roma şehirlerinden biri, iki tane amfi tiyatrosu var.


Hamta sınır kapısından tekrar Suriye’ye dönüyoruz. İkinci kez geldiğimiz Şam’a vardığımızda hava yine çoktan kararmış oluyor. Yine aynı iki yıldızlı oteldeki aynı odalarda kalıyoruz, banyodaki karıncalar bile aynı yönde gidip gelmeye devam ediyor.
O kadar dikkat etmemize rağmen Rana’dan sonra Yılmaz’ın da midesi bozuluyor. Yanımızda getirdiğimiz ilaçlari iki gündür kullanmasına rağmen bugün daha da kötüleşti. Yarın sabah Yılmaz’ın durumuna göre yola devam edecegiz.
Şam
Yılmaz bugün daha iyi. Otelde kahvaltı olmadığı için Omayad Camisi etrafında yiyecek bir şeyler arıyoruz fakat bugün Cumartesi, yani Arapların Pazarı, Şam’da her yer kapalı.











Humus yol


Kuzeydeki Humus’tan batıya doğru döndüğümüzde başlayan yağmur Krak Des Chevaliers’a kadar devam ediyor. Benzin alırken karşılaştığımız üç Belçikalı motorcu (karşılaştığımız ilk ve tek motorcular) Halep tarafında sağnak olduğunu söylüyor. Turdaki son gecemizi geçireceğimiz, Akdeniz kıyısındaki en büyük liman şehri olan Latakia’ya yaklaştıkça hava düzeliyor.
Latakia
Ekim ayının son günü Latakia’dan 110 km. uzaklıktaki Antakya’ya doğru son kez motorlara biniyoruz.
Sınırı geçtikten sonra Harbiye’de (mitolojideki Daphne) çay molasından sonra nihayet evdeyiz.















Antakya

Planladığımızdan daha kapsamlı bir tur yapmamıza rağmen (Jerash ve Latakia rotada yoktu), insanın evi gibisi yok…

1 yorum:

Unknown dedi ki...

imrendim kardeşim:) harikasın:)